(Kronik) ağrı sıklıkla evde veya bakım merkezlerinde yaşayan ya da hastanelerde kalan yaşlı kişilerde görülür. Ancak ağrı halen yeterli düzeyde tanınamamakta ve tedavi edilememektedir.
Uluslararası Ağrı Çalışması Birliğinin (IASP) tanımına göre ağrı ‘gerçek veya potansiyel doku hasarıyla ilişkili olan ya da bu hasar ile tarif edilen hoş olmayan duysal ve duygusal deneyim’ olarak tanımlanır.
Boerlage ve ark. (2008) araştırması, huzurevlerindeki kişilerin %69’unun ağrı yaşadığına işaret etmektedir. Bunlardan %93’ünde kronik ağrı görülmektedir. Ağrının, hareket bozukluğu, düşme ve bağımsız hareket kaabiliyetinde azalma gibi fiziksel sonuçları olabilir. Fiziksel etkilerin yanısıra ağrının hastanın sosyal hayatı üzerinde de sonuçları vardır. Günlük yaşama katılabilmenin azalması, sosyal ilişkilerin azalmasına yol açabilir. Ağrı ayrıca, bilişsel azalmayı hızlandırabilir ve korku, depresyon, kızgınlık, yorgunluk ve uyku sorunlarına yol açabilir (Verenso 2011).
Ağrı çeşitli şekillerde görülür ve kişiden kişiye değişir. Aşağıdaki belirtiler bir kişinin ağrı yaşadığına işaret edebilir: ayağa kalkmada veya hareket etmede güçlük, iç çekme, inleme sesleri, vücutta ağrılı bir noktayı tutma veya koruma, yüz ifadesinde değişiklik, faaliyetlere katılmada düşüklük veya ilgisizlik/apati. Konuşamayan, yalnızca biraz konuşabilen yaşlı kişilerde aşağıdaki bulgular ağrıya işaret eder: inleme ve homurdanma, kaş çatma, gergin vücut, kilo ve/veya iştah kaybı, ajitasyon veya huzursuzluk, sosyal olarak uygun olmayan davranış (Verenso 2011).
Ağrı, ağrı ilaçlarıyla (hafif veya daha güçlü ağrı kesiciler) veya egzersiz tedavisi, farkındalık-meditasyon, TENS, rahatlama egzersizleri ve akupuntur gibi alternatif tedavi şekilleri gibi ilaç dışı ağrı tedaviyle rahatlatılabilir.