Fiziksel kısıtlamalar, hastanın izniyle veya izni olmaksızın, hastanın otonomisini, hareket ve davranış özgürlüğünü kısıtlamak için verilen hükümler veya yapılan müdahalelerdir. LPZ ölçümünde bu hüküm ve müdehaleler sadece hasta bu uygulamayı kendi başına çıkaramıyorsa veya açamıyorsa kısıtlama olarak tanımlanır.
Klinik pratikte uygulanan yöntemler arasında, yataklardaki yan korkuluklar, bakım battaniyesi, kayışlı kısıtlamalar, bütünleştirilmiş masası olan yataklar ve sandalyeler, tekerlekli sandalye freni, derin sandalyeler, izolasyon gibi fiziksel önlemler ve domotikler (örn., kızıl ötesi uyarı sistemleri), davranışı etkileyen ilaçlar (sakinleştirici ilaçlar gibi) ve bireysel tedbirler gibi fiziksel olmayan önlemler vardır. Ancak çoğu olguda kısıtlama, yatalak bireyleri veya hastaları bel kayışları ile güvene almayı içerir. Bu durum, yüksek oranda kısıtlayıcı bir önlem olarak algılanır ve şiddetle karşı durulur.
Hükümler ve uygulamalar öngörülemeyen ve akut tehlikeli durumlarda kullanılır. Kısıtlamalar ne yazık ki kesin gerekli olduğu durumlardan daha sık uygulanmaktadır. Hem fiziksel hem de psikolojik zarara yol açabilirler. Olumsuz sonuçları arasında inkontinans, basınç ülserleri, kırıklar, depresyon, agresyon ve ajitasyon bulunabilir. Ayrıca fiziksel bağımlılığı olan bireylerde, bilişsel beceri, uyku-uyanıklık ritmi ve duygudurumda güçlü bir kötüleşmeye neden olmaktadır (Hamers ve ark. 2009; Scherder ve ark. 2009).
Fiziksel kısıtlamaların yasal çerçeve içerisinde dikkatli uygulanmasına ilişkin detaylı bilgi için CBO rehberine başvuruyoruz ’Het gebruik van vrijheidsbeperkende interventies in de zorg’e (Bakım gerektiren durumlarda kısıtlamaların kullanımı). Evde Bakım ve Sağlık sektörü için Ocak 2016’da çıkması beklenen yeni kalite yapılanmasına başvuruyoruz.
2015 itibariyle, tam teşeküllü hastanelerde, özel bakım evlerinde, bakım ve huzurevlerinde ve evde bakımda sırasıyla %2,9, %30,3 ve %0,2 oranında fiziksel kısıtlamalar uygulanmaktadır. Fiziksel kısıtlamayla ilişkili yaralanma insidansı %0’dır. Tam teşeküllü hastanelerde, özel bakım evlerinde, bakım ve huzurevlerinde, fiziksel kısıtlamalar neredeyse her zaman düşmeleri ve düşme kaynaklı yaralanmaları önlemek için kullanılmaktadır (sırasıyla %62,5 ve %66). Bununla birlikte, hareketi kısıtlayan önlemlerin uygulanması, uzun vadede düşme riskini arttığı için istenmemektedir (kasların kullanılmaması nedeniyle kas kitlesinde ciddi azalma ve hastanın ayağa kalkıp yürümemesi nedeniyle dengenin bozulması). Bu zararlı bir döngü yaratmaktadır çünkü sakin tekrar düştüğünde bu, fiziksel kısıtlamanın doğru çözüm olduğunun kanıtı olarak görülmektedir. Ayrıca ciddi yaralanma (kalça kırığı gibi) riski sağlık çalışanları tarafından abartılı hesaplanmaktadır, çünkü sık düşen sakinlerdeki (bağlanma ihtimali çok daha fazla olan) yaralanma riski, aslında nadiren düşenlerden azdır. Fiziksel kısıtlamanın yerini alabilecek çok daha insani düşme önleyici yöntemler vardır (Capezuti ve ark. 2002; CBO, 2004; Neyens 2007; Gulpers 2013). Maastricht Üniversitesindeki araştırmalar etkili EXBELT yöntemini oluşturmuştur. Bu müdahalenin temel bileşenleri kayışların kullanılmasının ‘yasaklanmasını’, sağlık çalışanlarının (doktorlar, paramedikler, hemşirelik personeli, bakım verenler) ek eğitimini ve bireysel olarak belirlenmiş alternatif müdahaleleri (düşük yatak, kızıl ötesi sitemi, domotikler gibi) içermektedir. Bu eğitimin, kısıtlayıcı önlemleri ve olumsuz sonuçlarına maruziyeti güçlü oranda azaltabileceği gösterilmiştir. Hollanda’da kısıtlama içermeyen uygulamaları benimseyen huzurevi sayısı giderek artmaktadır. www.innovatiekringdementie.nl ve www.zorgvoorbeter.nl de bu kurumlar hakkında genel bilgiler edinilebilir.